11 Temmuz 2013 Perşembe

MİKRO İKTİSADA GİRİŞ

MİKRO İKTİSADA GİRİŞ
1.BÖLÜM

TEMEL KAVRAMLAR


Her bilim dalının kendine özgü dili, simgeleri ve kavramsal çerçevesi vardır. Bilim dili, günlük konuşma dilinden bu özellikleri nedeniyle ayrı tutulur. İktisat biliminde kullanılan kavramların çoğu günlük konuşma dilinde de kullanılmaktadır. Ne var ki, iktisat biliminde kullanılan kavramların anlamları bazen günlük konuşma dilindeki anlamlarından farklı olduğundan yanılgıya düşülmesi mümkündür. Bu nedenle temel bazı iktisadi terim ve kavramların başlangıçta öğrenilmesi, izleyen konuların anlaşılmasında, tartışmalara katılmada ve yapılan çeşitli analizlerin algılanmasında kolaylıklar sağlar. Bu bölümde temel kavramlar üzerinde durulacak, kullanılan diğer kavramlar ise ilgili bölümlerinde açıklanacaktır.

1.İhtiyaç

Karşılandığı zaman insanlara haz ve zevk veren, karşılanmadığı zaman ise acı ve üzüntü duyulan duygulara ihtiyaç denir. İhtiyacın kaynağı ya da ortaya çıkış nedeni insanoğlunun hem hayatını devam ettirmek zorunda olması, hem de hayat standardını yükseltme düşüncesidir. Doğumla birlikte ortaya çıkan yeme, içme, giyinme, barınma ihtiyaçları, zamanla çeşitlenerek artar. Hayat standardını yükseltmeyi amaçlayan insanın ev, otomobil, yazlık ev, yat gibi ihtiyaçları ise içinde yaşanılan doğa, ülkenin ekonomik gelişme düzeyi, dini ve ahlaki değerler, gelenek, görenek ve alışkanlıklar, sosyal statü gibi etkenlere bağlı olarak toplumdan topluma değişiklik gösterir.

a)İhtiyaçların Özellikleri

*           İhtiyaçlar Sonsuzdur;
İnsanların gidermek istedikleri çok sayıda ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçların bir bölümü periyodik olarak süreklilik arz eder. Yani tekrar tekrar karşılanmaları gerekir. Yeme, içme, giyinme gibi bu tür ihtiyaçlar aynı zamanda zorunlu ihtiyaçlar olarak da adlandırılırlar.
Hayat standardının yükseltilmesiyle ilişkili olan ve kültürel ihtiyaçlar olarak adlandırılan ihtiyaçlara her geçen gün yenileri ilave olmaktadır. Toplumların sosyal ve ekonomik gelişmeleri, teknolojik ilerlemeler, kitle iletişim araçlarının gelişmesi, insanların zevk ve tercihlerinin zamanla değişmesi gibi faktörler bu tür ihtiyaçları sürekli artırmaktadır. Geçmiş toplumların bu tür ihtiyaçları arasında nicelik ve nitelik yönünden önemli farklar olduğu gibi, günümüz toplumları ile gelecek toplumlar arasında da bu farklar gittikçe artacaktır. Örneğin; geçmiş nesiller için, buzdolabı, televizyon, çamaşır ve bulaşık makinesi, video vs. gibi ihtiyaçlar söz konusu değildi. Gelecek toplumlar ise bugün bizim tasavvur edemediğimiz tipte ve çeşitte yeni ihtiyaçlarla tanışacaklardır.
*           İhtiyaçlar şiddet bakımından farklılık gösterir;
Bazı ihtiyaçların şiddeti diğerlerine oranla daha fazladır. Genel olarak, zorunlu ihtiyaçların şiddetinin zorunlu olmayan ihtiyaçlara göre daha fazla olduğu bilinir. İhtiyaçların şiddet bakımından farklılık göstermesi, insanları daha rasyonel davranmaya zorlar. Bütün ihtiyaçların şiddeti birbirine eşit olsaydı, insanlar sınırlı imkanlarıyla önce hangi ihtiyaçlarını karşılayacaklarına karar veremezlerdi. Şiddetlerin farklı olması nedeniyle insanlar ihtiyaçlarını karşılarken bir tercih ve sıralama yaparlar.
*           İhtiyaçlar karşılandıkça onlara karşı duyulan şiddet değişikliğe uğrar;
İhtiyaçlar şiddet bakımından farklılık gösterdiği gibi, belirli bir kişi için bile bir ihtiyacın şiddeti her zaman aynı değildir. İhtiyaçlar ara verilmeden karşılandıkları zaman onlara duyulan şiddet azalır. Sıralamada geriye düşerler ve onların yerini başka ihtiyaçlar alır. Örneğin; çok susamış olan bir kişi için su içmek en şiddetli ihtiyaç durumundadır. Bu kişi ara vermeden birkaç bardak su içtiğinde, su ihtiyacının şiddeti azalır. Su ihtiyacı karşılanıp şiddeti azaldığından onun yerine örneğin yemek ihtiyacı ön plana çıkabilir.
Bunun yanı sıra başlangıçta şiddet derecesi düşük olan bir ihtiyaç aralıklarla karşılandığında zamanla şiddeti artabilir. Düzenli olarak karşılanma durumunda o ihtiyaç alışkanlık halini alır. Sigara tiryakiliği ve alkol bağımlılığı ihtiyaçların karşılandıkça şiddetlerinin artmasına örnek verilebilir.
*           İhtiyaçlar ve ihtiyaçları karşılayan araçlar birbirinin yerine ikame edilebilir;
İhtiyaçlar çoğu kez birbirinin yerine geçebilir. Özellikle zorunlu olmayan ihtiyaçlarda bu durum daha çok görülür. Hafta sonunu değerlendirmek isteyen bir aile sinemaya gitmek yerine pikniğe gitmeyi tercih edebilir. Ayrıca insanlar ihtiyaçlarını belirli bir mal yerine başka mallarla da giderebilirler. Örneğin; meyve yeme ihtiyacı elma yerine portakalla, sıcak içecek ihtiyacı çay yerine kahveyle giderilebilir.
*           Ekonomistler ihtiyacın ahlaki yönünü dikkate almazlar;
İhtiyaçlar gelenek göreneklere, yasalara aykırı olsa bile karşılandığında bireye haz, karşılanmadığında ise üzüntü veriyorsa iktisat biliminde ihtiyaç olarak kabul edilirler. Örneğin; uyuşturucu kullanmak, gelenek göreneklere aykırı ve kanunla yasaklanmış bir davranıştır. Uyuşturucu bağımlısı kişi, bunu kullanmadığı zaman acı duyduğundan, iktisat bilimi uyuşturucu kullanmayı bir ihtiyaç olarak kabul eder.

b)İhtiyaçların Çeşitleri

*           İhtiyaçların ekonomik olup olmama yönüyle ayırımı;
Bu kritere göre ihtiyaçlar; ekonomik ihtiyaçlar ve ekonomik olmayan ihtiyaçlar olmak üzere ikiye ayrılır. Mallar ve hizmetler kullanılarak karşılanabilen giyinmek, barınmak, seyahat etmek, hastalık durumunda doktora gitmek v.s. gibi ihtiyaçlara ekonomik ihtiyaç adı verilir. Bunun yanısıra, yakışıklı olmak, güzel olmak, güzel konuşmak, cesur olmak gibi bazı ihtiyaçlar ise mal ve hizmetler kullanılarak karşılanamaz. Bu tür ihtiyaçlara ise ekonomik olmayan ihtiyaç denir. İktisat bilimi, ekonomik olmayan ihtiyaçlarla fazla ilgilenmez.
*           İhtiyaçları karşılayan malların ekonomik mal olup olmamasına göre ayırım;
İhtiyaçları karşılayan malların bir kısmı serbest mal niteliğindedir. Hava, çöldeki kum, denizdeki su gibi. Bir kısım mallar ise kıt ya da ekonomik mal niteliğindedir. Kitap, defter, ayakkabı gibi. İktisat bilimi daha çok ekonomik mallarla karşılanan ihtiyaçlarla ilgilenir.
*           İhtiyaçların giderilmesindeki zorunluluk derecesine göre ayırım;
Ekonomik mallarla karşılanan ihtiyaçların şiddetleri birbirinden farklıdır. Bu yönüyle ihtiyaçlar zorunlu ihtiyaçlar ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar olarak iki gruba ayrılır. Yeme, içme, giyinme, barınma gibi insan hayatının devamı için karşılanması zorunlu olan ihtiyaçlar zorunlu ihtiyaç olarak adlandırılır. Gezmek, tatil yapmak, sinemaya-tiyatroya gitmek gibi insan hayatının devamı için bir tehlike oluşturmayan ihtiyaçlara da zorunlu olmayan ya da lüks/kültürel ihtiyaç adı verilir.
Zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçları kesin çizgilerle birbirinden ayırmak zordur. Çünkü ihtiyaçların çeşidi, toplumun sosyal ve ekonomik yapısına, yaşa, cinsiyete ve sosyal statüye göre değişebilmektedir. Örneğin; gelişmemiş bir toplumda otomobil zorunlu bir ihtiyaç değilken, gelişmiş toplumlarda zorunlu bir ihtiyaç olarak kabul edilmektedir. Aynı ülkede bile ekonomik gelişme sonucu daha önceleri lüks sayılan ihtiyaçlar (televizyon, çamaşır makinesi, video, kamera vs.) sonraları zorunlu ihtiyaç haline gelebilmektedir.
Ayrıca, bazı ihtiyaçlar karşılandıkça, önceleri zorunlu ihtiyaç değilken zamanla zorunlu ihtiyaç haline gelirler. Sigara ve alkol alışkanlığı buna örnek olarak verilebilir.

2.Mal ve Hizmet

İnsan ihtiyaçlarını doğrudan ya da dolaylı olarak karşılama özelliğine sahip ve bu amaçla kullanılmaya hazır olan fiziksel varlıklara mal denir. Ekmek, su, ayakkabı, buzdolabı, otomobil, tren vs. gibi. İhtiyaçları karşılamasına rağmen fiziksel varlık özelliği taşımayan şeylere de hizmet denir. Bir berberin/kuaförün saç kesmesi, doktorun hastalarını muayene etmesi, avukatlık hizmetleri, devlet memurlarının yaptığı görevler hizmetlere verilebilecek örneklerden bazılarıdır. Gerçekte malların bize sağladığı faydalar maddi değildir. Örneğin; bir ayakkabının, bir buzdolabının ya da bir TV'nin maddi varlığı değil, ihtiyacımızı karşılarken gördüğü hizmet önemlidir. Mal ve hizmet kavramları bu açıdan değerlendirildiğinde, bir ayırıma gitmek pek anlamlı olmamaktadır.
Mallar, çeşitli özelliklerine göre sınıflandırmaya tabi tutulabilirler;
*           Serbest ve Ekonomik Mal Ayırımı;
Elde edilebilmesi için mutlaka belirli bir çaba harcanması ya da bir bedel ödenmesi gereken mallara ekonomik mal denir. Kalem, gözlük vs. Ekonomik mallar, doğada her istenildiğinde serbest olarak bulunmazlar.
Doğada her istenildiğinde bulunabilen ve hiçbir çaba sarfetmeden ya da bedel ödenmeden elde edilebilen mallara ise serbest mal denir. Doğadaki hava, pınar kenarındaki su serbest mal niteliğindedir.
Serbest mallar kıt kaynaklar kullanılarak üretilmedikleri için maliyetleri sıfırdır. Bir serbest malın tüketimini artırmakla diğer bir serbest malın tüketiminden vazgeçmek gerekmez. Bu durum ekonomik mallar için geçerli değildir. Yani bir ekonomik malın tüketimini artırabilmek için diğerlerinin tüketimini azaltmak gerekir.
Bir malın serbest veya ekonomik mal olması durumuna göre değişir. Pınarın kenarında serbest mal durumunda olan su, şişelendiğinde ekonomik mal konumuna girer. Aynı şekilde herkesin soluduğu serbest mal olan hava, astronotlar için ekonomik mal durumundadır.
*           Üretim ve Tüketim Malı Ayırımı
Tüketicinin ihtiyaçlarını doğrudan karşılayan mallara tüketim malları denir. Tüketim malları aynı zamanda nihai mal olarak da adlandırılırlar. Yediğimiz yiyecekler, giydiğimiz elbiseler buna örnektir.
Üretim malları ise, insan ihtiyaçlarını dolaylı olarak karşılayan yani üretim malı ve tüketim malı üretilmesinde kullanılan mallardır. Bir makine, makinenin çalışmasını sağlayan yakıt ya da fabrika binası üretim malı niteliğindedir. Üretim mallarına, sermaye malı, yarı mamul mal ya da hammadde gibi isimler de verilmektedir.
Bir mal kullanılma şekline göre üretim ya da tüketim malı niteliği kazanır. Örneğin; bir otomobil sahibi tarafından özel amaçla kullanıldığında tüketim malı, bir pazarlama elemanı tarafından mal pazarlanması amacıyla kullanıldığında üretim malı konumundadır.
*           Dayanıklı ve Dayanıksız Mal Ayırımı;
Elde edildikten sonra uzun süre fayda sağlayan mallara dayanıklı mal denir. TV, buzdolabı, ayakkabı, gömlek gibi. Aslında bu mallar kullanılırken tüketilmez, onların faydasından yararlanılır.
Dayanıksız mallar ise fayda sağlandığında yok olan, biten mallara verilen addır. Şeker, ekmek, benzin, mum gibi. İktisat literatüründeki dayanıksız mal kavramı, günlük hayatta kullanılan dayanıksız mal kavramı ile karıştırılmamalıdır. Kötü yapılmış, kısa sürede eskiyen bir ayakkabıya halk dilinde dayanıksız mal denir. Ancak iktisat literatüründe çok dayanmasa da ayakkabı dayanıklı mallar sınıfında yeralır.
*           İkame ve Tamamlayıcı Mal Ayırımı;
Aynı ihtiyacın karşılanmasında birbirinin yerine kullanılabilen mallara ikame ya da rakip mal denir. Tereyağı-margarin, çay-kahve, elma-portakal gibi.
Belirli bir ihtiyacın karşılanmasında birlikte kullanılan, biri olmadan diğerinin bir işe yaramadığı mallara tamamlayıcı mal denir. Otomobil-benzin, dolma kalem-mürekkep, tebeşir-yazı tahtası gibi.
*           Çoğaltılabilen ve Çoğaltılamayan Mal Ayırımı;
Miktarlarının üretimle artırılması mümkün olan mallara çoğaltılabilen mallar denir. Kalem, kitap, vs.
Çoğaltılamayan mallar ise üretim yapmak suretiyle miktarlarının artırılması imkansız olan mallardır. Antika eşyalar, tarihi eserler ve ressamları ölmüş tablolar bu tür mallara örnektir.
*           Normal -Fakir Mal Ayırımı
Tüketicinin geliri arttığında talebi artan mallara normal mal denir. Otomobil, televizyon gibi. Tüketicinin geliri arttığında talebi azalan mallar ise fakir mal olarak adlandırılır. Patates, margarin gibi.

3.Fayda

Fayda, bireyin herhangi bir malın tüketiminden elde ettiği doyumdur. Örneğin; susuzluk bir ihtiyaç, su da bu ihtiyacı karşıladığı için faydaya sahiptir. Fayda kavramı subjektiftir. Belirli bir malın faydası kişiden kişiye değişebilir. Örneğin; bir kalemin faydası öğrenci açısından sıradan bir insana göre daha fazladır. Hatta aynı kişi için aynı malın faydası değişik zamanlarda bile farklı olabilmektedir. Herhangi bir mal ya da hizmetin faydası söz konusu mala istek duyulmasıyla başlar. Mala ihtiyaç duyulmuyorsa o malın faydasından bahsedilemez.
İktisadi anlamda fayda kavramı, günlük dildeki anlamından bazan farklılık gösterir. Bir şeyin faydalı olabilmesi için ahlak ve yasalara uygun olması gerekmez. Önemli olan fayda sağlayacak nesnenin insanların ihtiyaçlarını giderebilme özelliğine sahip olmasıdır. Örneğin; uyuşturucu kullanmak ahlak ve yasalara aykırı olmasına rağmen, bağımlısı için faydalı bir şeydir.
4.Değer
Ekonomik mal ve hizmetlere verilen nispi öneme değer denir. Fayda mutlak, değer nispi bir büyüklüktür. Yani değer kavramında bir karşılaştırma olgusu saklıdır. Bir malın başka bir mal ile faydası ya da maliyeti bakımından karşılaştırılması söz konusudur. Eğer dünyada tek bir mal olsa, onun faydasından bahsedilebilir fakat, başka bir mal ile karşılaştırılması mümkün olmadığından değerinden söz edilemez.
Bir malın başka bir mal ile birçok yönden karşılaştırılması yapılabilir. Ancak ekonomistleri ilgilendiren husus, malların bireylere sağladığı fayda ve malların elde edilebilmesi için katlanılan fedakarlık ya da maliyet yönünden karşılaştırmadır. Bu karşılaştırma kriterlerine göre değer; kullanım değeri ve değişim değeri olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.
Kullanım Değeri; bir malın bireylere sağladığı faydanın başka bir malın faydası ile karşılaştırılması neticesinde mala verilen nispi önemdir. Kullanım değeri kişisel bir değerlendirme olduğundan sübjektiftir. Diğer bir ifadeyle, kullanım değeri malın kişiye sağlayacağı fayda tarafından belirlenir. Örneğin; Bir öğrenci ders kitabının futbol ayakkabısına oranla kendisine daha fazla fayda sağladığına inanıyorsa, öğrenci için ders kitabı futbol ayakkabısından daha değerlidir. Diğer taraftan bir futbolcu için futbol ayakkabısı ders kitabına göre daha faydalı olduğundan onun gözünde de futbol ayakkabısı daha değerli olur.
Değişim Değeri; Bir mal veya hizmetin, başka bir mal ya da hizmetle değiştirilebilme oranıdır. Burada, mal veya hizmetin değeri, o mal veya hizmetin fırsat maliyeti cinsinden ölçülmektedir. Örneğin; bilgisayarın fiyatı (600 milyon TL) televizyonun (300 milyon TL) iki katı ise, bir bilgisayar ile iki televizyon alınabilecek, diğer bir deyişle bilgisayarın değişim değeri iki televizyon olacaktır. Değişim değeri, kullanım değerinin aksine kişiden kişiye değişmez. Yani herkes için bir bilgisayar = iki televizyon eşitliği geçerlidir.

5.Üretim

Geniş anlamda üretim; sınırsız olan insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kıt mal ve hizmetlerin miktar ya da faydalarını artırmaya yönelik çabalar olarak tanımlanabilir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere üretim, sadece malların miktarının artırılması demek değildir. Miktar artırımının yanısıra mal ve hizmetleri faydasını artırmaya yönelik çabalar da iktisatçı için bir üretim faaliyetidir.
Mal ve hizmetlerin faydaları, şekil, yer, zaman ve mülkiyet olmak üzere dört şekilde artırılabilir.
*           Şekil faydası; üretilmiş bazı malların şekillerinin değiştirilerek ihtiyaçları daha iyi karşılayacak hale getirilmesi faaliyetidir. Örneğin; kumaşın kesilerek elbise haline getirilmesi, ya da daha önceden kesilmiş derilerden ayakkabı imal edilmesi gibi.
*           Yer (Mekan) Faydası; Malların üretildiği yerlerden, onlardan yararlanacak olan tüketicilerin bulunduğu yere taşınması işlemi, malların yer faydasının artırılmasıdır.
*           Zaman Faydası; Mallar üretildikleri anda hemen tüketilmezler. Malların daha sonraları ihtiyaç duyulduğu zaman tüketilebilmeleri için saklanmaları (stok) gerekir. Bu saklama işlemi malların zaman faydasının artırılması olarak adlandırılmaktadır.
*           Mülkiyet Faydası; Üretilmiş olan malların, onlara en fazla ihtiyaç duyanların eline geçmesine aracılık edenlerin (satıcılar) fonksiyonu, malların mülkiyet faydasının artırılması işlemidir.

6.Üretim Faktörleri

Malların miktar ve faydalarının artırılabilmesi için ihtiyaç duyulan kaynaklara üretim faktörleri denir. Üretim faktörleri; emek, sermaye, doğal kaynaklar ve müteşebbis olmak üzere dört grup altında toplanabilir.
a)Emek
Üretimin en önemli unsuru olan emek, beşeri sermaye olarak da adlandırılır. Emek kavramı, mal ve hizmet üretiminde kullanılan kişinin tüm fiziksel ve zihinsel yeteneklerini içine alır. Örneğin inşaat işçilerinin kol gücünden (fiziksel) yararlanılırken, bilgisayar operatörünün beyin gücünden (zihinsel) yararlanılır. Emek belirli bir süre içinde çalışmak için ayrılan zamanla ölçülür. Emeğin üretime katılması karşılığında elde ettiği getiriye ücret denir.
b)Sermaye
Üretim sürecinde emeğin verimliliğinin artırılmasına katkıda bulunan her çeşit alet, makine, teçhizat, bina gibi daha önceden insanlar tarafından üretilmiş olan üretim araçlarına sermaye denir. İktisat dilinde sermaye; reel değer olup, fiziksel özelliğe sahip ve emek tarafından üretilen araçlardır. Burada bir noktayı açıklamakta fayda vardır. Halk dilinde sermaye denildiğinde akla, para, hisse senedi, bono vs. gibi araçlar gelir. Bunlar gerçekte kişilerin serveti arasında yer alırlar ve iktisat bilim açısından finansal sermaye olarak adlandırılırlar. Bundan sonraki bölümlerde sermaye kavramı ile ifade edilen unsurun reel sermaye olduğunun bilinmesinde fayda vardır. Sermayenin üretime katılması karşılığında elde ettiği getiriye faiz denir.

c)Doğal Kaynak

Doğal kaynak ile kastedilen dar anlamda toprak geniş anlamda ise doğada mevcut olan yeraltı (madenler, petrol vs.) ve yerüstü (orman, göl, deniz, akarsu vs.) zenginlikleridir. Doğal kaynakların üretime katılmaları karşılığında elde ettikleri getiriye rant denir.

d)Müteşebbis

Emek, sermaye ve doğal kaynakları bir araya getirerek, toplumun eğilimlerine ve tercihlerine göre üretimde bulunan kişilere müteşebbis ya da girişimci denir. Girişimci, bir birey, bir firma ya da bir kamu kuruluşu olabilir. Müteşebbis diğer kaynakları kullanma karşılığı ücret, faiz ve rant ödemesi yaptıktan sonra kalan parayı geliri olarak tutar. Bu paraya kar denir. Kar, müteşebbisin iş riski alma, üretken kaynakları organize etme ve yeni buluşları ortaya çıkarma karşılığında aldığı bir ödüldür.

7.Tüketim

Ekonomik mal ve hizmetlerin, insan ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla nihai kullanımına tüketim denir. Tüketimin söz konusu olabilmesi için mal ve hizmetlerden faydalanmanın direkt olması gerekir. Örneğin; evde su içmek, elektrik kullanmak gibi. Eğer elektrik ve su, bir fabrikada üretim sürecinde kullanılıyorsa bu kullanım tüketim olarak kabul edilemez; ara kullanım olarak adlandırılır. Tüketim genelde tüm ekonomik faaliyetlerin nihai amacıdır. İnsanların hayat standardının yükselmesinin en önemli göstergesi daha yüksek tüketim düzeylerine ulaşmalarıdır.

8.Ekonomik Etkinlik

Ekonomide kıt kaynakların toplum refahını maksimize edecek şekilde üretime koşulması ve üretilen mal ve hizmetlerin bireyler arasında adaletli olarak dağıtımının yapılması durumu ekonomik etkinlik olarak adlandırılır. Genel tanım yapılmakla birlikte bir çok etkinlik türünden bahsedilebilir.
Üretimde etkinlik, mevcut kaynaklarla en yüksek üretim düzeyine ulaşmayı ifade eder. Üretimde etkinlik sağlanmışsa, kıt kaynakların alternatif kullanım alanlarını değiştirerek üretimi arttırmak mümkün olmaz. Üretimde etkinliğin sağlanması durumunda üretim olanakları eğrisi üzerindeki her hangi bir mal bileşiminin üretimi gerçekleştirilir. Üretim olanakları eğrisinin içinde bir noktada üretimde bulunuluyorsa üretimde etkinlik sağlanılamamıştır.
Bölüşümde etkinlik, üretilen mal ve hizmetlerin üretime katılanlar arasında adaletli bir şekilde dağıtılmasıdır. Bölüşümde etkinlik gelir dağılımı ile ilgilidir. Bir ülkede gelir dağılımı adaletsiz ise bölüşümde etkinlik sağlanamamış demektir. Bölüşümde etkinliğin sağlanabilmesi için gelir dağılımının adaletli olması gerekir.
9.İş Bölümü, Uzmanlaşma ve Mübadele
Bu kavramların birlikte ele alınmasının nedeni, aralarında birinin diğerinin nedeni ya da sonucu olma gibi yakın bir ilişkinin olmasıdır. Bir bireyin ihtiyaç duyduğu bütün malları üreterek ihtiyacını karşılaması mümkün değildir. İlkel toplumlardan itibaren her birey yeteneği doğrultusunda mal üretmiş, kendi ihtiyacından fazlasını başka mallarla değiştirme yolunu seçmiştir. Bu şekildeki davranış biçimi işbölümünü ortaya çıkarmıştır. İşbölümü, belirli işi yapan kişilerin zamanla o alanda uzmanlaşmasına neden olur. Yani uzmanlaşma işbölümünün bir sonucudur.
İşbölümü, mesleki ve teknik işbölümü olarak ikiye ayrılabilir. Mesleki işbölümü, bireylerin herhangi bir meslekte uzmanlaşmasıdır. Terzi, kasap, doktor, öğretim üyesi gibi.
Teknik işbölümü ise, işletmelerin bir malın çeşitli üretim aşamalarının birinde uzmanlaşmasını ifade eder. Örneğin kumaşı ele alalım. İpliğin bükülmesini, kumaşın dokunmasını, boyanmasını farklı farklı işletmeler gerçekleştirir.
İşbölümü ve uzmanlaşmasının ekonomiye katkısı nedir? Modern sanayi toplumlarının en önemli özelliği işbölümü ve uzmanlaşmada gösterdiği başarıdır. İşbölümü ve uzmanlaşma verimliliği artırır, ölçek ekonomilerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunur, mübadele (değişim) ekonomisinin gelişmesine yardımcı olur. Zaman kaybını önler ve etkinliği artırır.
Mübadele, bir mal ya da hizmetin başka bir mal ya da hizmetle değiştirilmesidir. Toplumlarda işbölümü ve uzmanlaşma ancak mübadele ile mümkün olur. Bireyler ya da toplumlar, kendi üretim fazlalarını ihtiyaç duydukları başka mallarla mübadele ederler. Mübadele olanakları arttıkça işbölümü ve uzmanlaşmanın yoğunluğu artar.   

10.Verimlilik

Emek, sermaye ve doğal kaynaklar gibi üretimde kullanılan bir birim girdi başına düşen mal ve hizmet miktarını ifade eder. Uygulamada verimlilik; üretim miktarının girdi miktarına bölünmesi ile elde edilir. Yani;
Verimlilik = Üretim Miktarı / Girdi Miktarı
şeklinde ifade edilir.
Burada üretim faktörlerinin tamamı dikkate alındığından toplam verimlilik hesaplanmıştır. Üretim faktörlerinden sadece biri dikkate alınırsa bu durumda hesaplanan verimlilik kısmi verimlilik adını alır. Örneğin emek verimliliği, sermaye verimliliği ya da toprak verimliliği gibi.
Üretimde kullanılan girdiler ve elde edilen üretim, miktar yönüyle dikkate alınırsa fiziki verimlilik, söz konusu girdiler ve üretimin parasal değeri dikkate alınırsa nakdi verimlilik hesaplanmış olur.
Kullanılan faktör birimi başına düşen üretim miktarını arttıran her türlü gelişme verimliliği arttırıcı yönde etki yapar. Bu gelişmelerin başında, makine-ekipmanın daha etkin kullanımına imkan veren teknolojik gelişmeler gelir. Bunun yanı sıra, işgücünün eğitim ve öğretimine yönelik programlar da verimliliği arttırıcı etki yapar.

11.Ekonomik Birimler

Bir ülkede ekonomik faaliyetler içinde yer alan birimlere ekonomik birimler denir. Ekonomik birimler; hanehalkı, firmalar ve devlet olmak üzere 3 grupta toplanabilir.

a)Hanehalkı
Aynı evde yaşayan ve ortak finansal kararlar alan tüm aile bireyleri olarak tanımlanabilir. Hanehalkı, ekonomik faaliyet sürecinde birden fazla fonksiyona sahiptir. Hem üretici, hem tüketici hem de kaynak sahibi yani kaynak arzedici konumdadır. Tüketici olarak hanehalkı, firmalar tarafından üretilen mal ve hizmetleri satın alır. Kaynak sahibi olarak hanehalkı, sahip olduğu kaynakları ya da faktörleri firmalara satarak üretim faaliyetlerine katılır.
b)Firmalar
Üretim faktörlerini kullanarak tüketicilerin istekleri doğrultusunda nelerin üretileceğinin kararını veren bireysel firmalardan, sermaye şirketlerinden devlete kadar bütün üretim birimlerini kapsar. Firmalar, üretim faktörlerini kullanarak ürettikleri mal ve hizmetleri, hanehalkına, diğer firmalara ve devlete satarlar.
c)Devlet

Ekonomik faaliyet sürecinde devlet, firmaların üretimde bulunduğu piyasalarla ilgili düzenlemeleri yapan, mülkiyet haklarını koruma altına alan, vergi toplayan, bazı mal ve hizmetlerin üretimini yapan bir birim konumundadır. Literatürde kullanılan diğer kavramlar ait oldukları bölüm ya da konularda açıklanacaktır.

6 Temmuz 2013 Cumartesi

İktisada Giriş Ders Notları


İktisada Giriş Ders Notları

1.Ünite 
İktisadın Tanımı ve Temel Kavramları
Bir bilim dal› olarak iktisadın tanımını ve ilgi alanını açıklayabilmek
• İktisat sonsuz olan insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla nasıl karşılanacağını inceleyen bir sosyal bilimdir. İktisat bir sosyal bilim olma yanında analitik bir yapıya da sahiptir. İnsanların iktisadi davranışları ile malların üretim tüketim ve dağıtım faaliyetlerini inceler.
İktisatçılar tarafından gerçekleştirilen analizlerde uygulanan yöntemleri açıklayabilmek
• İktisat bir sosyal bilim olmasına rağmen büyük ölçüde matematiksel yöntemler kullanır. İktisatçı önce bir konuyla ilgili gerçekleri toplar daha sonra bu topladığı gerçekler yardımıyla teori oluşturur ve nihayet bu teoriler yardımıyla çeşitli sorunların çözümüne yönelik iktisat politikaları geliştirir. İktisatçının çevremizdeki günlük olaylara bakışında kullandığı ilkeleri ve bu konuda düşülen hataları açıklayabilmek
• İktisadi düşünme tarzı rasyonel davranış karar alma sürecinde fayda ve maliyetleri esas alma ve değişimi inceleyen marjinal analiz kavramlarına dayanır.
• İktisadi düşünme sistematiği içinde diğer şartların sabit kaldığı korelasyon ve nedensellik ilişkisinin farklı kavramlar olduğu ve nihayet birey için doğru olanın bütün içinde doğru olacağı sonucunun hatalı olduğu unutulmamalıdır.
Yoğun içeriği nedeniyle iktisadın nasıl bölümlendirilebileceğini açıklayabilmek
• İktisat makro iktisat ve mikro iktisat pozitif ve normatif iktisat olmak üzere çeşitli bölümlere ayrılır. Mikro iktisat iktisadın daha çok firma üretici ve tüketici gibi bireysel karar birimlerinin davranışlarını inceleyen bölümüdür. Makro iktisat ise iktisadın daha çok enflasyon ekonomik büyüme ve dış ticaret gibi makro büyüklüklerini inceleyen bölümüdür. Pozitif iktisat daha çok ne olduğunu anlamaya çalışır. Bu nedenle pozitif iktisat değer yargıları içermez.x Normatif iktisat ise daha çok ne olması gerektiği konuları üzerinde durur ve değer yargıları içerir. Günlük yaşamda farklı anlamlarda kullandığımız kavramlara iktisatçıların verdikleri anlamları açıklayabilmek
• Ekonomik birimler hane halkları firmalar ve devlet olarak üçe ayrılır.
• İhtiyaç tatmin edildiği zaman haz tatmin edilmediği zaman sıkıntı yaratan duygulardır. İhtiyaçlar zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar olmak üzere ikiye ayrılır. İhtiyaçlar sonsuz olma özelliğini taşırlar. Ayrıca ihtiyaçlar şiddet bakımından farklılıklar gösterirler. İhtiyaçlar ve ihtiyaçları tatmine yarayan araçların ikame edilebilirlik özellikleri vardır.
• İnsanlara fayda veya tatmin sağlayan şeylere mal denilir. Mallar ekonomik ve serbest mallar olmak üzere ikiye ayrılırlar.



2.Ünite
Kıtlık Tercih ve Fayda
Kıtlık olgusunun neden oldu¤u tercih yapma zorunluluğunu ve bunun ekonomik birimlere yüklediği maliyeti açıklayabilmek
• Bir ekonomide kaynaklar toprak emek ve sermayeden oluşur. Bu kaynaklar üretim faktörleri (ya da girdiler) olarak adlandırılır.
• İktisadi anlamda alınan her karar ve yapılan her tercih bir maliyet taşır. Bir tercih yaparken vazgeçmek zorunda kaldığımız en değerli alternatif bu tercihin fırsat maliyetini oluşturur.
• Parasal maliyet fırsat maliyetinin bir parçası olabilir. Kıtlık tercih ve fırsat maliyeti kavramlarını bir araya getirerek ekonomide etkin üretim düzeyinin nasıl sağlanabileceğini açıklayabilmek• Mevcut üretim faktörleri ve teknoloji veri iken belirli bir dönemde ekonominin maksimum düzeyde üretebileceği çeşitli ürün bileşimlerini gösteren sınır eğrisi üretim imkanları eğrisidir. Bu eğri kıtlığın sonuçlarını ekonomideki tercihleri ve her tercihin fırsat maliyetini göstermektedir.• Bir malın daha fazla üretilmesi için diğer malın üretiminden vazgeçilmesi gereken miktar her aşamada artar. Bu durum artan fırsat maliyeti olgusunu ifade eder.• Zaman içerisinde ekonomideki üretim faktörlerinin miktarı ve niteliği değişebilir üretimde daha üst düzey teknolojiler kullanılabilir. Bu değişiklikler üretim imkanları eğrisinin yer değiştirmesine neden olur. Üretim imkanları eğrisi sağa doğru kaydıkça toplum için daha önce imkansız olan mal bileşimlerinin üretimi imkan dahiline girer. Ne nasıl kimin için üretilecektir şeklinde özetlenen iktisadi soruların cevaplanabilmesi için geliştirilen karar mekanizmalarını açıklayabilmek
• “Ne nasıl kimin için üretilecektir?” sorunlarının çözümü için benimsenen karar mekanizması ekonomik sistemlerin temelini oluşturur. Bu sorunların çözümü tamamıyla piyasaya bırakılmışsa piyasa ekonomisi tamamıyla devlet tarafından sağlanıyorsa kumanda ekonomisi devlet ve piyasa tarafından birlikte sağlanıyorsa karma ekonomix sisteminden söz edilir.Tüketicilerin rasyonel davranarak en yüksek fayda düzeyini sağlayan tercihleri nasıl yapacaklarını açıklayabilmek• Ekonomik birimlerin tüketim eyleminden amaçları elde ettikleri toplam faydayı maksimize etmektir. Bir malın ilave miktarları tüketildikçe toplam faydada meydana gelen değişme marjinal fayda olarak tanımlanır. Marjinal fayda her ilave tüketimle birlikte azalır ve belirli bir tüketim düzeyinde sıfıra iner. Marjinal faydanın sıfır olduğu tüketim düzeyinde toplam fayda maksimumdur.• Bir mal için harcanan bir birim paranın marjinal faydası bir başka mala harcanan bir birim paranın marjinal faydasına eşit olduğunda tüketici maksimum faydayı elde eder. Bu nedenle tüketilen tüm malların marjinal faydalarının fiyatlarına oranının birbirine eşit olması durumunda tüketici dengeye gelir.


3.Ünite
 
Talep ve talep eğrisi kavramlar› ile talebi belirleyen faktörleri açıklayabilmek.
• Diğer koşullar sabitken bir maldan satın alınmak istenen miktar bu malın fiyatı ile ters yönde değişir……..• Bir malın fiyatı ile talep miktarı arasındaki ters yönlü ilişki gelir ve ikame etkileri aracılığı ile açıklanabilir.
• Talep eğrisi talep tablosunun grafik gösterimidir ve çeşitli fiyat düzeylerinde satın alınmak istenen mal miktarını gösterir. Bu nedenle talep eğrisi üzerindeki bir nokta belirli bir fiyattan talebe karşılık gelir. Diğer koşullar sabitken malın fiyatında meydana gelecek bir değişme aynı talep eğrisi üzerinde aşağıya veya yukarıya hareket edilmesini gerektirir.
• Fiyatın dışında talebi etkileyen ve sabit kabul edilen faktörlerde ortaya çıkacak bir değişme talep eğrisinin bir bütün olarak sağa veya sola kaymasına neden olur.
• İktisatta talep edilen miktardaki değişme ile talepteki değişme kavramlarını ayırt etmek gerekir. Talep miktarındaki değişme malın fiyatındaki değişme nedeniyle ortaya çıkar ve talep eğrisi üzerinde hareketlenmeye neden olur. Talepteki değişme ise talebi etkileyen ve analizde sabit kaldığı kabul edilen faktörlerdeki değişme sonucu ortaya çıkar ve talep eğrisinin bir bütün olarak yer değiştirmesine yol açar.
Arz ve arz eğrisi kavramları ile arzı belirleyen faktörleri açıklayabilmek.
• Diğer koşullar sabitken bir maldan satılmak istenen miktar bu malın fiyatı ile aynı yönde değişir.• Bir malın fiyatı ile arz miktarı arasındaki doğru yönlü ilişki üretim imkanları eğrisi ve kar maksimizasyonu amacı kullanılarak açıklanabilir.
• Arz eğrisi arz tablosunun grafik gösterimidir ve çeşitli fiyat düzeylerinde satılmak istenen mal miktarını gösterir. Bu nedenle arz eğrisi üzerindeki bir nokta belirli bir fiyattan arza karşılık gelir. Diğer koşullar sabitken malın fiyatında meydana gelecek bir değişme aynı arz eğrisi üzerinde aşağıya veya yukarıya hareket edilmesini gerektirir. 
• Fiyatın dışında arzı etkileyen ve sabit kaldıkları kabul edilen faktörlerde ortaya çıkacak bir değişme arz eğrisinin bir bütün olarak sağa veya sola kaymasına neden olur.
• İktisatta arz edilen miktardaki değişme ile arzdaki değişme kavramlarını ayırt etmek gerekir. Arz miktarındaki değişme malın fiyatındaki değişme nedeniyle ortaya çıkar ve arz eğrisi üzerinde hareketlenmeye neden olur. Arzdaki değişme ise arzı etkileyen ve analizde sabit kaldıkları kabul edilen faktörlerdeki değişme sonucu ortaya çıkar ve arz eğrisinin bir bütün olarak yer değiştirmesine yola açar.
Piyasa dengesi kavramını ve oluşumunu açıklayabilmek. 
• Üretici ve tüketici kararlarının nasıl koordine edileceği sorunu piyasada çözümlenir. Arz ve talebin karşılıklı etkileşimi sonucu piyasa dengesi (denge fiyatı ve miktarı) arz ve talebin eşitlendiği fiyat düzeyinde belirlenir.
• Fiyat denge fiyatının üzerinde kaldığı sürece piyasada bir artık denge fiyatının altında kaldığı sürece de bir kıtlık sorunu mevcut olacaktır. Piyasa dengesindeki değişiklikleri açıklayabilmek.
• Piyasa denge noktasının değişmesi arz ve talep eğrilerinin birisi veya ikisi birden yer değiştirdiğinde değişecektir…
• Ulaşılan yeni denge noktasına göre denge fiyatı ve denge miktarının ne kadar etkileneceği eğrilerin yer değiştirme miktarına bağlı olarak belirlenecektir

4.Ünite
Talebin fiyat esnekliği kavramını bu kavramın pratikte kullanımını ve iktisadi yorumunu kavrayabilmek talebin fiyat esnekliğini belirleyen faktörleri açıklayabilmek
• Talebin fiyat esnekliği bir malın talep edilen miktarının bu malın fiyatına karşı duyarlılığının ölçüsüdür. Talebin fiyat esnekliği bir malın talep edilen miktarındaki yüzde değişmenin o malın fiyatındaki yüzde değişmeye oranlanması ile hesaplanır .&&• Ekonomistler talep eğrilerini talebin fiyat esnekliği katsayılarına göre sınıflandırırlar. Bu sınıflandırmada katsayıların mutlak değerleri kullanılmaktadır. Buna göre Ed<1 için inelastik talep yada esnek olmayan talep Ed= 1 için birim esnek talep Ed>1 için esnek talep terimleri kullanılır.
• Tüm negatif eğimli doğrusal talep fonksiyonlarında talep eğrisinin orta noktası birim esnekliği gösterirken orta noktasının üzeri esnek bu noktanın altı ise inelastik talebi göstermektedir...
• Fiyat esnekliği kavramının önemli kullanımlarından birisi bir ürünün fiyatı değiştiği zaman satıcıların elde edeceği toplam hasılat yada tüketicilerin bu ürün için yapacağı toplam harcamanın ne olacağının tahmin edilmesine olanak tanımasıdır.&&&• Talebin fiyat esnekliğini etkileyen faktörler arasında ürün için ikame edilebilirliğin derecesi ürünün tüketici bütçelerindeki önemi fiyat değişmelerinin geçici ve sürekli olması malın tatmin ettiği ihtiyacın niteliği (zorunlu ve lüks mal) gibi faktörler yer alırken esneklik zaman içerisinde de değişim gösterebilmektedir.
Fiyat dışındaki diğer faktörlerde meydana gelecek değişmeler karşısında talebin göstereceği tepkiyi değerlendirebilmek bu tepkinin pratik kullanımını ve iktisadi yorumunu açıklayabilmek.&&• Gelir esnekliği parasal gelirde yüzde bir oranındaki bir değişiklik sonucu talep miktarında meydana gelen yüzde değişmedir. Gelir arttığı zaman talep artıyorsa gelir esnekliği pozitif bir sayı olarak elde edilecektir. Bu tür mallar normal mal olarak nitelendirilir ve malların çoğunluğu bu tanımlamaya uymaktadır. Ancak bazı mallar vardır ki gelir arttığı zaman bunların talebinde azalma olur. Bu durumda gelir esnekliği negatiftir. Negatif gelir esnekliği olan mallar düşük mal olarak tanımlanır.
• Çapraz talep esnekliği bir malın fiyatındaki yüzde değişmenin bir başka malın talep miktarında neden olduğu yüzde değişmeye ilişkin bir ölçüttür ve Aşağıdakilerden hangisi malı miktarındaki yüzde değişmenin B malı fiyatındaki yüzde değişmeye oranı şeklinde hesaplanır. Çapraz talep esnekliği ikame mallar için pozitif tamamlayıcı mallar için negatif değer alır. Arzın fiyat esnekliği kavramını ve kullanımını açıklayabilmek&&• Arz esnekliği üreticilerin fiyat değişimlerine karşı duyarlılıklarını ölçmektedir. Arz esnekliği bir malın arz edilen miktarındaki yüzde değişimin fiyatındaki yüzde değişmeye oranıdır.&&• Arz esnekliği de eğimden farklıdır ve birim içermeyen bir ölçüdür yani fiyat ve miktarın nasıl ölçüldüğüne bağlı değildir. Arz esnekliği sınıflandırılırken Es<1 için inelastik arz Es=1 için birim esnek arz Es>1 için ise esnek arz deyimleri kullanılır.&&• Arzın fiyat esnekliğini etkileyen en önemli faktör firmaların giderlerini üretime ayarlayabilme derecesidir

5.Ünite
Arz-Talep Uygulamaları
Devletin piyasaya müdahale etmek amacıyla kullandığı fiyat kontrolü yöntemlerini ve bu türden müdahalelerin piyasada oluşan fiyat ve işlem hacmi üzerindeki olası etkilerini açıklayabilmek
• Devlet yasa ya da düzenlemelerle (yönetmelik tebliğ gibi) belirli bir mal ya da hizmetin fiyatını tespit eder veya sınırlama getirirse fiyat kontrollerinden söz edilir. Uygulamada belli başlı fiyat müdahalesi yöntemleri taban ve tavan fiyatı uygulaması asgari ücret uygulaması tarımsal destekleme uygulamaları ve kira kontrolleridir.&&• Mal ve hizmet arz edenleri korumak amacıyla devletin bir mal veya hizmete ilişkin minimum fiyatı belirlemesi taban fiyat olarak bilinirken mal ve hizmet talep edenleri korumak amacıyla bir mala ilişkin maksimum fiyatı belirlemesi tavan fiyat uygulaması olarak adlandırılır.
• Bu bağlamda asgari ücret uygulaması tarımsal destekleme politikaları kira kontrolleri gibi politikalar devletin çok sık kullandığı fiyat kontrol politikaları arasında yer alır. Devletin piyasaya müdahale etmek amacıyla kullandığı miktar kontrolü yöntemlerini ve bu türden müdahalelerin piyasada oluşan fiyat ve işlem hacmi üzerindeki olası etkilerini açıklayabilmek
• Devletin kota adı altında arz edilen mal miktarına sınırlama getirmesidir. En çok bilinen kota uygulamaları üretim kotaları ve ithalat kotalarıdır.
• Üretim kotası arz edilen mal veya hizmet miktarını sınırlayarak rekabet koşullarında oluşmuş piyasa fiyatını üreticilerin lehine arttırmaya dönük devlet politikasıdır.
• İthalat kotası belli bir dönem boyunca ithal edilecek ürün miktarı üzerine bir tavan koyulmasıdır. Devletin piyasaya müdahale etmek amacıyla vergileme yetkisinden kaynaklanan gücünü nasıl kullanacağını ve ekonomik birimlerin vergiler karşısında göstereceği tepkinin piyasa dengesinin oluşumuna etkilerini açıklayabilmek.&&• Belli bir maddi ölçü üzerinden (ağırlık uzunluk adet hacim gibi) alınan vergiler spesifik vergiler olarak tanımlanırken belirli bir parasal değerin yüzdesi şeklinde hesaplanan vergiler ise ad valorem vergiler olarak isimlendirilir.
• Uygulanacak bir satış vergisinin denge üzerindeki etkisi fiyatın artması ve miktarın azalması şeklindedir. Verginin ne kadarının kimin üzerinde kalacağı-nı belirleyen faktör ise arz ve talep esneklikleridir. Örneğin arz ve talep esnekliklerinin aynı olduğunu varsayacak olursak verginin yarısını tüketici yarısını üretici ödeyecektir.&&• Vergiyi ödeyen mükellefin bunun bir kısmını veya tamamını fiyat mekanizması aracılığı ile diğer kişilere aktarması vergi yansıması olarak adlandırılır.
Tüketici ve üretici rantı kavramlarını ve piyasa dengesinde meydana gelen değişmelerin refah üzerindeki etkilerini açıklayabilmek
• Bir malın alıcılar açısından toplam değeri ile bu malları üreten üreticilerin toplam maliyetleri arasındaki fark toplam rant olarak bilinirken tüketicinin bir mal için ödemeye hazır olduğu fiyat ile gerçekte ödediği fiyat arasındaki fark tüketici rantı üreticinin ürettiği malı satmaya razı olduğu fiyat ile gerçekte satış yaptığı fiyat arasındaki fark üretici rantı olarak adlandırılır.

6.Ünite
Üretim ve Maliyetler
Üretim firma ve üretim faktörleri kavramlarını kullanarak üretim fonksiyonunu açıklayabilmek
• Her firma piyasaya sunacağı mal ve hizmetleri üretebilmek için bir takım maliyetlere katlanmak zorundadır. Firma kârını maksimize etmeye çalıştığı için üretimini en düşük maliyetle gerçekleştirme çabası içerisindedir. Firmanın üretip piyasaya süreceği ürünün miktarı firmanın katlandığı maliyetler ile ürünün piyasadaki satış fiyatına göre belirlenir.
• Veri teknoloji çerçevesinde bir ürünün miktarının arttırılması girdilerin arttırılmasına bağlıdır. Girdiler ile elde edilen ürünler arasındaki bu bağlılık ilişkisi üretim fonksiyonu ile özetlenmektedir.
• Üretim sürecinde kullanılan girdiler sabit ve değişken olmak üzere iki grupta değerlendirilir. Sabit girdiler ürün miktarındaki değişme karşısında belirli bir süre için miktarı değişmeyen girdilerdir. Değişken girdiler ise arzu edilen üretim düzeyine göre miktarı değişen girdilerdir.
Kısa ve uzun dönem ayırımını yaparak kısa dönemde firmanın üretim davranışını açıklayabilmek
• Kısa dönem üretim faktörlerinden sadece bir tanesinin değiştirilmesine olanak tanıyan süredir. Değişken girdi miktarının arttırılmasına bağlı olarak elde edilen çıktıya ise toplam fiziki ürün denir.
• Azalan verim yasası diğer üretim faktörleri miktarı sabitken bir üretim faktörünün üretimde kullanılan miktarının arttırılması durumunda her ilave birimin sağladığı ürün miktarının azaldığını ifade eden ilişkidir.
• Marjinal fiziki ürün emek miktarındaki bir birimlik değişmenin toplam ürün miktarında meydana getirdiği değişim olarak tanımlanır. Marjinal fiziki ürün emek veriminin nasıl bir seyir izlediğini gösterir.
• Emeğin ortalama fiziki ürünü emek birimi başına elde edilen ürün miktarıdır. Genelde emek verimliliği ile ortalama fiziki ürün anlatılmak istenmektedir.
Uzun dönemde firmanın üretim olanaklarını tartışarak firmanın karar verme sürecini açıklayabilmek
• Uzun dönemde kullanılan tüm girdiler değiştirilebileceği için azalan verimler yasası işlerliğini yitirir. Üretim ölçeği değiştiğinde bunun ürün miktarı üzerindeki etkisine bakmak suretiyle ölçeğin verimi belirlenebilir. Ölçeğin verimiyle ilgili üç durumla karşılaşılır. Bunlar; ölçeğin sabit artan ve azalan verimleridir.
• Bir üretim faktörü için optimal girdi kullanım düzeyi girdinin marjinal fiziki ürün değerinin girdi fiyatına eşit olduğu seviyedir.
• Veri bir girdi ve üretim düzeyi için marjinal fiziki ürünü göreceli olarak yüksek olan bir girdiyi ve/veya diğerlerine kıyasla fiyatı düşük olan girdiyi daha fazla kullanmak maliyeti minimize etmek için gereklidir.
Bu minimizasyonun gerçekleştirilmesi optimal üretim tekniğinin seçimini ifade eder. Firma maliyetlerini minimize eden faktör bileşimini her bir girdinin marjinal fiziki ürününü fiyatına oranlamak suretiyle belirleyecektir.
Firmanın üretim sürecinde karşılaştığı maliyetleri açıklayabilmek ve bunların seyrini grafik boyutunda açıklayabilmek
• Ekonomistler maliyet kavramını muhasebecilerden farklı tanımlamaktadırlar. Muhasebe hesaplarına yansıtılan maliyetler açık maliyetlerdir. Örtük maliyetler gerçekte ödeme yapılmayan ancak bir alternatiften vazgeçilmesi nedeniyle oluşan maliyetlerdir. İktisatçılar maliyet hesaplamalarına örtük maliyetleri de dahil ederler.
• Ekonomistler açık ve örtük maliyetleri kullanarak kârı ölçerler. Oysa kârın genel muhasebe standartlarıyla yapılan hesaplamasına örtük maliyetler katılmaz.
Firmanın kısa dönemdeki maliyetlerini tanımlayabilmek ve bunların seyrini grafik boyutunda açıklayabilmek
• Firmanın üretim miktarı ile birlikte değişen değişken maliyetleri ile üretim miktarı ile ilişkisi bulunmayan sabit maliyetlerinin toplamı toplam maliyetleri verir.
• Firmanın maliyet eğrileri fiziki ürün eğrilerinin ters döndürülmüş halidir.
• Marjinal maliyet firmanın üretimini bir birim değiştirmesi nedeniyle toplam maliyette meydana gelen değişmedir. Firmanın ortalama maliyet eğrileri ve marjinal maliyet eğrisi optimal üretim miktarının belirlenmesinde öneme sahip eğrilerdir.
Firmanın uzun dönemdeki maliyetlerini tanımlayabilmek ve bunların seyrini grafik boyutunda açıklayabilmek
• Maliyetler açısından uzun dönemi kısa dönemden ayıran temel özellik firmaların herhangi bir sabit maliyetinin olmaması yani tüm maliyetlerinin değişken olmasıdır.
• Faktör fiyatları ve teknoloji sabitken uzun dönem ortalama maliyetler tüm üretim faktörlerinin değişmesi sonucunda her bir üretim düzeyi için minimum ortalama maliyetlerden oluşur.
• Farklı girdi fiyatları veya farklı teknoloji farklı kısa ve uzun dönem maliyetlerine neden olur. Daha düşük girdi fiyatlarında belirli bir üretim düzeyi için katlanılan üretim maliyeti düşer ve maliyet eğrisi bütün halinde aşağıya kayar. Tersi durumda katlanılan üretim maliyeti artacağı için maliyet eğrisi yukarı ya doğru yer değiştirir.

7.Ünite
Tam Rekabet Piyasası
Tam rekabet piyasasını tanıyabilmek bu piyasanın özelliklerini ve sonuçlarını açıklayabilmek
• Tam rekabet hiçbir firmanın sattığı ürünün fiyatı üzerinde tek başına kontrol gücünün olmadığı özel bir piyasa yapısıdır. Tam rekabetçi firma fiyat belirleyici değil fiyat kabullenicidir.
• Tam rekabet piyasasının dört adet varsayımı şunlardır: Piyasada çok sayıda alıcı ve satıcı vardır mallar homojendir piyasaya giriş ve çıkışlar serbesttir alıcı ve satıcılar tam bilgiye sahiptirler.
• Tam rekabet koşullarında faaliyet gösteren bir firma piyasada oluşan fiyatı esas alarak bu geçerli piyasa fiyatından istediği kadar mal satabilir. Bu nedenle tek bir firmanın ürününe olan talep eğrisi geçerli piyasa fiyatında tam esnektir (sonsuz esnektir) ve eğri yatay eksene paralel bir doğru biçimdedir.
Kısa dönemde firmanın kârını maksimize eden üretim düzeyinin nasıl belirlendiğini farklı yöntemlerle açıklayabilmek
• Tam rekabet piyasasında faaliyette bulunan bir firmanı n marjinal geliri ve ortalama geliri malın piyasadaki satış fiyatına eşittir. Kârını maksimize etmek isteyen firma toplam geliri ile toplam maliyeti arasındaki farkı en yükseğe çıkarmayı amaçlar.
• Firma marjinal maliyetin marjinal gelire eşit olduğu üretim düzeyinde ve marjinal maliyetin arttığı üretim düzeyinde kârını maksimum düzeye çıkartır.
• Firmanın kârını maksimize eden çıktıyı üretmesi firmanın mutlaka ekonomik kâr elde edeceği anlamına gelmez. Eğer satış fiyatı ortalama toplam maliyete eşitse firma ancak normal kârla çalışıyor demektir.
• Piyasada gerçekleşen fiyat firmanın ortalama değişken maliyetini karşılama konusunda yetersiz kalıyorsa firma üretimini durdurmalıdır. Bu nedenle firmanın kısa dönem arz eğrisi marjinal maliyet eğrisinin ortalama değişken maliyet eğrisinin üzerinde kalan kısmıdır.
Uzun dönemde kâr maksimizasyonu sağlayan üretim düzeyinin nasıl belirlendiğini açıklayabilmek
• Uzun dönem piyasa (endüstri) dengesinde ekonomik kâr söz konusu olmaz ve ürünün fiyatı minimum ortalama maliyet düzeyine kadar iner .
• Firmalar minimum ortalama maliyette üretimde bulundukları için toplumun bütün kaynakları tam olarak kullanılır. Yani tam rekabet piyasasında uzun dönemde atıl kapasite oluşmaz.


8.Ünite
Eksik Rekabet Piyasaları
Tekel piyasasının tanımını işleyişini ve tekelci bir firmanın olası davranışlarını bunların sonuçlarını açıklayabilmek
• Tekel bir endüstride tek bir firmanın faaliyette bulundu ¤u piyasa biçimidir. Tekel piyasası üç temel varsayıma dayanır. Bu varsayımlar tek satıcının olması tek bir satıcının yakın ikamesi olmayan bir malı satması ve başka firmaların piyasaya girişini engelleyen oldukça etkili engellerin olmasıdır.
• Tekelci marjinal maliyetin marjinal gelire eşit oldu¤u noktada üretim yapıp ve bunu da mümkün olan en yüksek fiyattan satarak kârını maksimize eder. Tekelcinin sattı¤ı ürünün fiyatı marjinal gelirinden büyük oldu¤u için tekelcinin talep eğrisi marjinal gelir eğrisinin üzerinde yer alır ve denge üretim düzeyi için ürünün fiyatı marjinal maliyetinden büyüktür.
• Tekelci firma kısa dönemde olduğu gibi uzun dönemde de piyasaya girişin engellenmesi nedeniyle ekonomik kâr elde eder. Piyasaya başka firmaların girmesi yasal ekonomik ve teknolojik bazı engellerle kısıtlanır.
• Tekelci farklı müşterilerine aynı ürünü farklı fiyatlarda satarak fiyatını farklılaştırabilir. Tekelci fiyat farklılaştırmasını birinci ikinci ve üçüncü derece fiyat farklılaştırması şeklinde gerçekleştirir. Tekelci fiyat farklılaştırması yaparak kârını artırır. Tam rekabet piyasasının aksine tekel piyasasında kaynaklar etkin olarak kullanılmaz. Tekelci rekabet piyasasının tanımını işleyişini ve tekelci rekabet koşullarında faaliyet gösteren bir firmanın olası davranışlarını bunların sonuçlarını açıklayabilmek
• Tekelci rekabet piyasasının varsayımları birbirinden bağımsız olarak hareket eden çok sayıda alıcı ve satıcının olması her firmanın farklılaştırılmış ürün satması ve piyasaya giriş ve çıkışın kolay olmasıdır.
• Tekelci rekabetçi bir firma için de fiyat marjinal gelirden büyüktür ve marjinal gelir eğrisi talep eğrisinin altında yer alır. Tekelci rekabetçi firma da marjinal gelirin marjinal maliyete eşit olduğu noktada üretimde bulunarak kârını maksimize eder. Ancak kısa dönemde elde edilen ekonomik kâr tekelci rekabet piyasasında piyasaya girişin serbest olması nedeniyle uzun dönemde yok olur. Tekelci rekabet piyasasında da kaynaklar etkin olarak dağıtılmaz.
Oligopol piyasasını tanımlamak ve oligopol teorilerinin ana hatlarını açıklayabilmek
• Oligopol birbiri ile rekabet eden az sayıda büyük firmanın her birinin üretimindeki değişmelerin piyasa fiyatını etkileyecek durumda olduğu piyasa yapısıdır. Oligopol piyasasında faaliyette bulunan az sayıda büyük firmanın karşılıklı olarak birbirleriyle bağımlılık içerisinde oldukları varsayılır.
• Oligopolleri ürün farklılaştırılmasının olup olmamasına bağlı olarak saf ve farklılaştırılmış oligopol şeklinde firmalar arasındaki bağımlılığın derecesine göre tam veya kısmi oligopol şeklinde sınıflandırmak mümkündür

--------------
9.Ünite
Faktör Piyasaları ve Faktör Gelirleri
Faktör piyasalarının işleyişini faktör arzı ve faktör talebi kavramlarını kullanarak açıklayabilmek
• Faktör piyasası üretim faktörlerinin alınıp satıldığı piyasadır. Faktör talebi bir türev taleptir ve üretiminde bu faktörlerin kullanıldı¤ı malın talebiyle doğrudan ilişkilidir. Faktör talebini talep edilen mal miktarı faktörlerin verimliliği ve diğer faktör fiyatları etkiler.
• Bir firma marjinal ürün geliri marjinal faktör maliyetine eşit oluncaya kadar faktör istihdam eder. Marjinal ürün geliri ek bir faktörün istihdam edilmesi sonucu ortaya çıkan gelir artışıdır. Marjinal faktör maliyeti ise ek bir birim faktör kullanmanın maliyetidir. Marjinal ürün geliri aynı zamanda firmanı n faktör talep eğrisidir.
• Faktör arzı ile ilgili kararlar faktör sahiplerince verilir. Bu nedenle geriye dönük faktör arz eğrisi ortaya çıkabilir. Yani faktör arz eğrisi düşük faktör fiyatlarında pozitif eğime sahipken yüksek faktör fiyatlarında negatif eğime sahip olabilir. Faktör gelirlerinin nasıl belirlendiğini ve neden farklılaştığını açıklayabilmek
• Faktör gelirleri ücret faiz rant ve kârdan oluşur. Ücretler nominal ve reel ücretler olmak üzere ikiye ayrılır. Nominal ücretler ücretlerin parasal değerini; reel ücretler ise ücretin satın alma gücünü gösterir. İktisatçılar faizi de nominal ve reel faiz olarak ikiye ayırırlar. Reel faiz beklenen enflasyon oranına göre düzeltilmiş faiz oranı iken nominal faiz oranı piyasada geçerli olan oranı gösterir. İktisatçılar ekonomik rant kavramını geliştirmişlerdir. Bu kavram kira kavramından farklıdır. Kâr ise bir işletmenin toplam gelirlerinden ücret faiz ve rant ödendikten sonra kalan artığı temsil eder kâr girişimcinin üretimi organize etmesi ve belli bir risk üstlenmesinin karşılığını oluşturur


10.Ünite
Kamusal Mallar ve Dışsallıklar
Kamusal mal kavramını ve özelliklerini tanımlayarak kamusal mallarda etkin üretim düzeyinin nasıl belirleneceğini açıklayabilmek
• Toplumun tüm üyelerinin herhangi bir bedel ödemeden tüketebileceği ve bir kişinin tüketiminin bir başkasının tüketimine engel teşkil etmediği mallar kamusal mallardır. Bu mallar toplumda ödeme yapan ya da yapmayan tüm toplum üyelerine fayda sağlar. Ödeme yapmayanlar bu faydayı elde etmekten mahrum bırakılmadığı için kamusal mallarda bedavacılık sorunu ile karşılaşılır.
• Kamusal malların varlığı fiyat sistemi için sorun yaratır ve piyasa başarısızlığına neden olur. Bu yüzden kamusal malların üretiminde devletin bizzat üretimi üstlenmesi alternatifi ya da piyasaya devlet müdahalesi gündeme gelir.
• Kamusal malların çıktı düzeyi tüm bireysel taleplerin dikey toplamları ile elde edilen marjinal sosyal fayda eğrisi ile marjinal maliyet eğrisinin kesiştiği noktada belirlenir. Bedavacılık sorunu yüzünden kamusal malların üretiminde özel kesim etkin çıktı düzeyinde üretim yapamaz. Dolayısıyla kamusal mallar devlet tarafından üretilir ve genelde vergilerle finanse edilir.
Dışsallık kavramını ve özelliklerini tanımlayarak dışsallık türlerini içselleştirme yöntemlerini açıklayabilmek.&&• Bir ekonomik birimin üretim ya da tüketime ilişkin kararı bir başka birimin veya birimlerin fayda ya da maliyetlerini piyasa dışında başka bir yolla etkiliyorsa dışsallıkların var olduğunu söyleyebiliriz. Rekabetçi piyasalarda çok fazla negatif dışsallık ve çok az da pozitif dışsallık üretilmektedir. Bu durum kaynakların aşırı ya da düşük düzeyde tahsis edilmesine neden olduğu için piyasa başarısızlığının da nedenlerinden biridir.
• Devlet piyasa başarısızlığını gidermek ve dışsallıkları içselleştirmek için vergi sübvansiyon yasal düzenlemeler ve üretimi üstlenme gibi araçları kullanır. Dışsallıkların içselleştirilmesi marjinal özel fayda ve maliyetlerin marjinal sosyal fayda ve maliyetleri de kapsayacak şekilde belirlenmesi amacıyla üretici ve tüketici kararlarına dönük düzenlemelerdir. Bu tanıma göre negatif dışsallıklarda marjinal dışsal maliyeti içselleştirmek için bu maliyeti marjinal özel maliyete eklerken pozitif dışsallıklarda marjinal dışsal faydayı içselleştirmek için bu faydanı n marjinal özel faydaya eklenmesi gerekir. Bir dışsallığın içselleştirilmesi bir malın tüm sosyal maliyeti ve tüm sosyal faydasını yansıttığı için fiyatlarda da bir değişme meydana gelecektir.&&• Negatif dışsallıkların olduğu durumda dışsallığı meydana getiren firma veya kişi için bu ekonomik faaliyet bir maliyet oluşturmazken maliyet topluma yüklenmektedir. Bu durumda devlet üçüncü kişilere yüklenen bu maliyetle orantılı olarak dışsallığı meydana getiren firma veya kişiden bir düzenleyici vergi alabilir. Düzenleyici vergilerin amacı bir mal veya hizmetin dışsal maliyetini marjinal özel maliyete eklemektir. Bu amacı gerçekleştirmek için düzenleyici verginin her birim çıktının marjinal dışsal maliyetine eşit olması gerekir.&&• Sübvansiyonlar pozitif dışsallıklar meydana getiren üretim veya tüketim faaliyetinin marjinal dışsal faydasını içselleştirmek için kullanılır. Amaç tüketici veya üretici tarafından yapılan ödemeleri azaltmaktı r. Sübvansiyonlar düzenleyici vergi temeline dayanan negatif bir vergi olarak da düşünülebilir.

11.Ünite
Mikro İktisattan Makro İktisada Geçiş
Makro iktisadın doğuşunu ve gelişiminin ardında yatan temel faktörleri açıklayabilmek
• Mikro iktisat tek bir mala ilişkin piyasanın nasıl çalıştığını ve bireysel karar alma birimlerinin davranışlarını incelerken makro iktisat bu piyasaların ve karar birimlerinin bütününü ele alır. Örneğin ekonomideki tüm birimlerin tüketim harcamalarının ülkede üretilen tüm mal ve hizmetlerin ortalama fiyatlarının ekonomideki toplam üretim düzeyinin nasıl belirlendiği ve neden değiştiği makro iktisadın ilgi alanına girer.
• Makro iktisat 1930’larda yaşanan Büyük Bunalım’ın açıklanabilmesi çabaları sonucu doğmuştur.
• Bu konuda başlangıç olarak Keynes’in 1936 tarihli Genel Teori isimli kitabını kabul etmek yaygın bir görüştür.
Makro iktisadın ilgi alanına giren temel konuları açıklayabilmek
• Makro iktisadın temel konuları bir ekonomide toplam üretim hacminin belirlenmesi ve değişmesi fiyatlar genel düzeyinin belirlenmesi ve değişmesi işsizlik düzeyinin belirlenmesi ve değişmesi şeklinde sıralanabilir.
• Ülkedeki üretim hacminde gözlenen dalgalanmalar konjonktür dalgalanmaları olarak adlandırılırken devlet tarafından izlenen politikalar bu dalgalanmaları n mümkün olduğunca yumuşatılmasını hedeflemektedir.
• Bu süreçte işsizlik oranını ve enflasyon oranını makul düzeylerde tutabilmek de hedefler arasında sayılmalıdır. Devletin izlediği politikalarla makro ekonomik performans arasındaki ilişkiyi açıklayabilmek
• Devletin makro ekonomiyi etkilemek amacı ile kullanabileceği araçlar; maliye politikası para politikası ve arz yönlü politikalar başlıkları altında toplanabilir.
• Bunlardan maliye politikası devletin vergi toplama ve harcama yapma kararları; para politikası merkez bankasının ülkedeki para miktarını kontrol etmeye dönük kararları; arz yönlü politikalar ise devletin temel olarak üretimi arttırmaya dönük kararları ile ilgilidir.
Bir ekonomide makro açıdan rol alan başrol oyuncuları ve bunların oynadıkları rolleri açıklayabilmek
• Makro ekonomik karar birimlerinin karşılıklı olarak birbirleriyle olan ilişkileri devresel akım diyagramı çerçevesinde incelenebilir.
• Hane halkları işletmeler devlet ve diğer ülkeler olarak sıralanan bu birimlerin gelir ve harcamaları karşılıklı olarak eşleşmektedir.
• Her grubun harcaması diğer grup veya grupların gelirini oluştururken bu durum ekonomik işlemlerin çift taraşı niteliğini yansıtmaktadır.


12.Ünite
Milli Gelir Muhasebesi 
Bir ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin toplam değerinin belirlenmesi amacı ile geliştirilen GSMH kavramını tanımlamak ve temel özelliklerini açıklayabilmek
• Bir ülkede geliri oluşturan faaliyetlerin ölçülmesi milli gelir muhasebesi olarak bilinmektedir.
• Milli gelir hesapları ekonomik faaliyetlerin genel bir özetini sunmanın yanı sıra ülkedeki üretim gelirler ve harcamalar arasındaki karşılıklı ilişkileri de göstermektedir.
• Milli gelir muhasebesi kapsamında hesaplanan temel kavram ekonomide belirli bir dönemde üretilen tamamlanmış mal ve hizmetlerin piyasa değerini ifade eden gayrisafi milli hasıladır.
Üretimin değerinin hesaplamak için kullanılacak çeşitli yöntemleri açıklayabilmek
• Gayrisafi milli hasılanın hesaplanmasında yaratı-lan kazanılan ve harcanan gelir cephelerinden yararlanılabilir.
• Gayrisafi milli hasıla belirli bir dönemde yaratılan tüm mal ve hizmetlerin parasal değerini ifade ettiği gibi bu mal ve hizmetlerin üretimine katılan üretim faktörlerine ödenen ücret faiz kâr ve rant gelirleri toplamını da ifade eder.
• Öte yandan elde edilen gelirlerin bir şekilde harcandığı düşünülürse ekonomideki tüketim yatırım ve kamu harcamaları ile net ihracat toplamının da yaratılan üretimin değerine eşit olması gerekir.
Üretimin değeri ile ilgili alternatif kavramları açıklayabilmek
• Gayrisafi milli hasıla üretim faaliyetleri sürecinde kullanılan makine teçhizat ve binalardaki aşınma ve yıpranmayı göz önüne almaz.
• Amortisman denilen söz konusu aşınma ve yıpranmalar toplamının gayrisafi milli hasıladan düşülmesi ile elde edilen kavram safi milli hasıladır ve ülkenin net üretim gücünü göstermektedir.
• Safi milli hasıladan mal ve hizmet alımları sırasında ödenen dolaylı vergilerin düşülmesi suretiyle milli gelir adı verilen gelir kavramına ulaşılır.

.Ülkedeki kişilerin ne kadarlık gayrisafi gelir elde ettiklerini gösteren kişisel gelir kavramı ise milli gelirden dağıtılmayan şirket karları ve sosyal güvenlik kurumlarına yapılan prim ödemelerinin düşülmesi kamu ve özel sektör tarafından yapılan transfer ödemelerinin eklenmesi ile hesaplanmaktadır.
• Kişilerin eline geçen net geliri gösteren ve kişisel gelirden dolaysız vergilerin düşülmesi ile hesaplanan gelir kavramı ise kullanılabilir gelir olarak adlandırılmaktadır.
Fiyat değişmelerinin üretimin değeri üzerinde nasıl etkili olduğunu ve bunun nasıl giderilebileceğini açıklayabilmek
• Gayrisafi milli hasıla piyasa fiyatları ile ölçüldüğü için üretim miktarındaki değişmelerin yanında fiyat değişmelerini de yansıtır.
• Nominal gayrisafi milli hasıla denilen cari fiyatlarla ölçülen bu değerden fiyat değişikliklerinin etkisini giderebilmek için oluşturulan fiyat indeksleri kullanılır. Böylece gayrisafi milli hasıla baz olarak kabul edilen belirli bir yılın fiyatları ile ifade edilir ve zaman içerisinde fiyatlarda meydana gelen değişmelerin etkisi giderilmiş olur.
Belirli bir yılın fiyatları ile ifade edilmesi halinde elde edilen değer reel gayrisafi milli hasıla veya sabit fiyatlarla gayrisafi milli hasıla olarak bilinmektedir. Üretimin değerini ölçmek için günümüzde kullanılan yöntemlerin taşıdığı eksiklikleri açıklayabilmek
• Ülkedeki üretimin değerini göstermesinin yanında gayrisafi milli hasıla kavramının kullanımında bazı kısıtlar söz konusudur. Örneğin gayrisafi milli hası- la değeri bunun kaç kişilik bir nüfusla yaratıldığı konusunda bir bilgi vermemekte dinlenmeye ayrılan zamanı hesaba katmamakta üretilen malların kalitesindeki iyileşmeleri göz önüne almamakta üretim faaliyetleri sonucu çevreye verilen zararı göz ardı etmekte üretimin bileşimi ve dağılımı hakkında bir bilgi sunamamakta ve ülkedeki kayıt dışı ekonomik faaliyetleri kapsam dışında bırakmaktadır

13.Ünite
Milli Hasılanın Belirlenmesi
Tüketim harcamalarını ve tasarrufları belirleyen faktörleri açıklayabilmek
• Vergilerin olmadığı bir ortamda tüketim ve tasarruf harcamalarının toplamı gelire eşit olacaktır. Belirli bir dönemde yapılacak tüketim harcamalarını belirleyen temel faktör gelirdir.
• Gelirle tüketim harcamaları arasındaki bu ilişki tüketim fonksiyonu olarak bilinirken tasarruflarla gelir arasındaki ilişki de tasarruf fonksiyonu olarak adlandırılmaktadır.
• Gelir değişikliklerinin tüketim harcamaları üzerindeki etkisi marjinal tüketim eğilimi tasarruflar üzerindeki etkisi ise marjinal tasarruf eğilimi ile belirlenebilir.
• Tüketimi etkileyen temel faktörler arasında gelir servet bekleyişler ve demografik unsurlar sayılabilir.
Yatırım harcamalarını belirleyen faktörleri açıklayabilmek
• Yatırım harcamaları işletmelerin sermaye mallarına ve stoklara yaptıkları harcamalardır. Ele alınan modelde yatırımlar gelirden bağımsız yani otonom kabul edilmektedir.
• Yatırım harcamaları temel olarak faiz oranı beklenen kâr teknolojik değişim sermaye mallarının maliyeti ve kapasite kullanım oranı tarafından belirlenmektedir.
Kamu harcamalarının analize nasıl dahil edildiğini açıklayabilmek
• Kamu kesiminin mal ve hizmet alımı için yaptığı harcamalar kamu harcaması olarak adlandırılır. Ele alınan harcama modelinde kamu harcamaları gelirden bağımsız yani otonom bir bileşen olarak ele alınmıştır.
Net ihracatı belirleyen faktörleri açıklayabilmek
• Net ihracat ülkenin ihracatı ile ithalatı arasındaki farktır.
• İthalatı ve ihracatı belirleyen faktörler arasında hem yerli ülkenin hem de yabancı ülkelerin gelir düzeyleri zevk ve tercihleri ticarete getirdikleri kısıtlamalar ve döviz kurları sayılabilir.
• İthalat hacmi ülkedeki gelir düzeyi ile birlikte arttığı için gelir arttıkça net ihracat miktarı azalmaktadır.
Toplam harcama fonksiyonunu açıklayabilmek
• Toplam harcama fonksiyonu her bir harcama bile- şeninin toplamından oluşmaktadır.
• Toplam harcama fonksiyonunun eğimi tüketim fonksiyonunun eğiminden daha düşüktür zira toplam harcamalara dahil edilen net ihracat fonksiyonu negatif eğime sahiptir.


14.Ünite
Makro Ekonomik Denge
Klasik iktisat yaklaşımının makro ekonomik dengeye bakış açısını açıklayabilmek
• Klasik iktisat yaklaşımı “Her arz kendi talebini yaratır” deyimi ile ifade edilen Say Kanununun işlemesi ile özetlenebilir.
• Bu işleyiş sonucunda toplam harcamaların tam istihdam üretim düzeyini sağlamada yetersiz kalması söz konusu olmamaktadır.
• Bu sonuç ekonomideki her türlü fiyatın (ücret faiz mal fiyatları gibi) artma ve azalma yönünde esnek olması varsayımına dayanmaktadır.
• Keynes Klasik iktisat yaklaşımının bu varsayımını eleştirerek özellikle ücretlerin düşme yönünde esnek olmadığını ileri sürmüş ve alternatif bir model geliştirmiştir. Denge kavramını ve ekonomik dengenin sağlanmasında toplam harcamaların önemini açıklayabilmek
• Stok değişmelerini de harcamalara dahil ettiğimiz zaman bir ekonomide gerçekleşen fiili harcamalar her zaman gelire eşit olmaktadır.
• Oysa ekonomide gerçekleştirilmesi “planlanan” toplam harcamalar her zaman gelire eşit olmayabilir. İşte planlanan toplam harcamaların gelire eşit olduğu GSMH düzeyi denge GSMH düzeyi olarak adlandırılmaktadır.
• Denge GSMH düzeyi bir diğer bakış açısıyla gelir harcama akımından gerçekleşen sızıntılar toplamının bu akıma yapılan enjeksiyonlar toplamına eşitlendi ği gelir düzeyi olarak da elde edilebilir. Söz konusu sızıntılar tasarruflar vergiler ve ithalat harcamalarından enjeksiyonlar ise yatırım harcamaları kamu harcamaları ve ihracat gelirinden oluşmaktadır.
• Otonom harcamalarda meydana gelecek bir değişme gelir düzeyine katlanarak yansımakta ve bu süreç çarpan olarak adlandırılmaktadır. Bir ekonomide belirlenen denge gelir düzeyindeki artış ve azalışların nedenini açıklayabilmek
• Otonom harcamalarda meydana gelecek bir değişiklik çarpan katsayısı kadar katlanarak gelire yansımaktadır.
• Çarpan katsayısı ise marjinal tasarruf ve marjinal ithal eğilimleri toplamının tersi olarak hesaplanmaktadır.


15.Ünite
Maliye Politikası ve Toplam Harcamalar
Devletin en önemli gelir kaynağı olan vergilerin makro ekonomik modele dahil edilmesi durumunda meydana gelecek değişiklikleri açıklayabilmek
• Makro ekonomik etkileri açısından devletin direkt olarak kontrol edebildiği ve direkt olarak kontrol edemediği bazı değişkenler söz konusudur. Örneğin devlet gelirden alınacak vergi oranını direkt olarak belirlemekte ancak elde edilecek gelir vergisi hasılatını direkt olarak kontrol edememektedir.
• Kullanılabilir gelir kavramının tanımı gereği vergiler gelirden çıkarıldığı için vergilerin modele dahil edilmesinde önünde eksi işareti yer almakta ve denge gelir düzeyini azaltıcı etki yaratmaktadır. Devletin harcama yapma ve vergileme kararlarının denge gelir düzeyi üzerindeki etkisini açıklayabilmek
• Kamu harcamalarındaki değişmeler harcama çarpanı aracılığı ile gelire katlanarak yansımaktadır. Bu nedenle kamu harcamalarındaki artış geliri arttırırken harcamalardaki azalma geliri azaltıcı önde etki yaratmaktadır.
• Vergilerde meydana gelecek değişmeler vergi çarpanı aracılığı ile geliri ters yönde etkiler. Ancak vergilerin harcamalar üzerinde yaratacağı etki kullanılabilir gelir üzerindeki etkisi ile dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır.
• Harcama çarpanı mutlak değer olarak vergi çarpanından büyüktür. Bunun nedeni toplam harcamalar üzerinde kamu harcamalarının doğrudan vergilerin dolaylı biçimde etkili olmasıdır.
• Devlet kamu harcamalarını arttırır ve bunun tamamını vergileri yükselterek finanse ederse denge gelir düzeyi kamu harcamalarına eşit miktarda artmaktadır. Böyle bir durumda ortaya çıkan net çarpan etkisi 1’e eşit olmakta ve denk bütçe çarpanı olarak adlandırılmaktadır.Ekonomik durgunluk ve enflasyon ortamlarında istikrarı sağlayabilmek için maliye politikasının nasıl kullanılması gerektiğini açıklayabilmek
• Ekonomide bir harcama yetersizliği olması halinde genişlemeci maliye politikası aracılığı ile toplam harcamaları arttırmak ve aşırı işsizliği ortadan kaldırmak mümkündür.
• Ekonomide bir harcama fazlası olması halinde ise daraltıcı maliye politikası aracılığı ile toplam harcamaları kısmak ve enflasyonist baskıları ortadan kaldırmak mümkündür. İzlenen maliye politikalarının ekonominin içinde
bulunduğu koşullardan nasıl etkilenebileceğini açıklayabilmek
• Devlet bütçesi devlete ait harcamaların yapılmasına gelirlerin toplanmasına yetki veren ve bunlar arasında dengenin nasıl sağlandığını gösteren belgedir.
• Kamu harcamalarının kamu gelirlerinden fazla olması durumunda ortaya çıkan bütçe açığı ancak devletin piyasalara borçlanması ile kapatılabilir.
• Bütçenin gelir ve harcama kalemleri arasında yer alan ve otomatik istikrar sağlayıcılar olarak adlandırılır


16.Ünite
Para ve Bankacılık
Parayı tanımlayabilmedeki güçlüklerin nedenini açıklayabilmek
• Parayı fiziki özelliklerini esas alarak tanımlamak hem mümkün de¤ildir hem de iktisadi anlamda doğru de¤ildir.
• İktisatta paranın kesin ve değişmez bir tanımını yapmak yerine paranın üstlendiği fonksiyonları sıralayarak bu fonksiyonları yerine getiren her şey para olarak kabul edilir. Bir ekonomide paranın üstlendiği fonksiyonların neler olduğunu açıklayabilmek
• Değişim aracı olarak para takasın dezavantajlarını ortadan kaldırarak mal ve hizmetlerin el değiştirmesi sürecini hızlandırmakta ekonomide etkinliğin sağlanmasına yardımcı olmaktadır.
• Hesap birimi olarak para mal ve hizmetlerin değerini ifade etmede kullanılan ortak ölçü birimidir.
• Değer muhafaza aracı olarak para satın alma gücünün elde tutulmasına olanak tanımaktadır. Paranı n bu fonksiyonu ülkedeki fiyat istikrarı ile yakından ilgilidir. Enflasyonist ortamlarda hızla de-ğer kaybeden paranın bu fonksiyonu da aşınmaya uğramaktadır.
Zaman içerisinde mal paradan itibari paraya geçişin altında yatan faktörleri ve paranın çeşitlerini açıklayabilmek
• Paranın evrimi mal para itibari para olarak iki temel kategoride incelenebilir.
• Modern bir ekonomide para bozukluk nakit ve vadesiz mevduat olmak üzere üç türden oluşmaktadır. • Nakit ve vadesiz mevduat kadar likit olmasa da likitidesi bunlara yaklaşan varlıklar para benzeri olarak adlandırılmaktadır.
• Paranın tanımlanmasındaki sorunlara bağlı olarak her ülkenin merkez bankası çeşitli para stoku tanımları yaparlar. Örneğin TC Merkez Bankası M1 M2 M2Y ve diğer bazı alternatif para stoku tanımlarına ilişkin verileri yayınlamaktadır. Bankaların temel fonksiyonlarını çalışma mantıklarını ve nasıl kaydi para yarattıklarını açıklayabilmek
• Bankalar genellikle halktan topladıkları mevduatı şirketlere ve kişilere kredi olarak veren menkul kıymetlere yatırım yapan kuruluşlardır. Bu nedenle bankalar fon transferi sürecinde para yaratan kurumlardır. Bankaların yarattığı söz konusu vadesiz mevduatlara kaydi para adı verilmektedir.
• Bankacılığın gelişimi mutlak rezerv bankacılığından kısmi rezerv bankacılığına geçiş olarak özetlenebilir. Kısmi rezerv bankacılığı yükümlülüklerden daha düşük bir miktarın rezerv olarak tutulduğu bankacılık uygulamasıdır.
• Kısmi rezerv bankacılığının bir sonucu olarak ortaya çıkan kaydi paranın miktarı zorunlu rezervler dışında bir sızıntının söz konusu olmadığı basitleş- tirilmiş bir modelde zorunlu rezerv oranının tersiyle rezervlerdeki değişim miktarının çarpılması ile belirlenmektedir.


17.Ünite
Para Teorisi ve Politikası
Keynesyen iktisatçılara göre para miktarı ile ekonomik faaliyetler arasındaki ilişkileri açıklayabilmek
• Ekonomik birimler işlem ihtiyat ve spekülasyon amaçları ile ellerinde bir miktar para tutmak isterler. Ekonomik birimlerin bu amaçlarla ellerinde tutmak istedikleri para miktarını belirleyen faktörler nominal gelir ve faiz oranıdır. Nominal gelir ve para talebi arasında doğru yönlü bir ilişki söz konusu iken faiz oranı para talebini ters yönde etkilemektedir.
• Gelir ve fiyatların sabit olduğu varsayımı altında çizilecek para talebi fonksiyonu negatif eğimli bir eğri olur. Para talebinin para arzına eşitlendiği noktada para piyasası dengeye gelir ve denge faiz oranı belirlenir.
• Para miktarında meydana gelecek değişiklikler faiz oranı üzerindeki etkisi aracılığı ile yatırımları yatırımlarda meydana gelecek değişiklik ise nominal geliri etkiler.
Klasik ve monetarist iktisatçılarına göre para miktarı ile ekonomik faaliyetler arasındaki ilişkileri açıklayabilmek
• Para miktarının ekonomiyi direkt olarak etkilediğini savunan iktisatçılar bu görüşlerini değişim denklemine dayandırmaktadırlar. Değişim denklemi bir ekonomideki para miktarı ile dolaşım hızının çarpımının nominal gelire eşit olacağını gösteren bir özdeşliktir.
• Klasik iktisatçılar paranın dolaşım hızının ve üretim hacminin sabit olduğu varsayımı altında para miktarı değişikliklerinin aynı yönde ve aynı oranda fiyatlara yansıyacağını dolayısıyla paranın üretim miktarı üzerinde bir etkisinin olmayacağını savunmuşlardır.
• Monetaristler olarak adlandırılan bir grup iktisatçı ise ekonominin tam istihdamdan uzak olduğu bir ortamda paranın kısa dönemde fiyatlar ve üretim üzerinde etkili olabileceğini ancak uzun dönemde ara miktarı değişikliklerinin sadece Fiyatları etkileyeceğini öne sürmektedir.
Para miktarını kontrol etmekten sorumlu merkez bankasının bir ekonomide üstlendiği temel fonksiyonların neler olduğunu ve bunların ne anlama geldiğini açıklayabilmek
• Ekonomideki önemine karşın merkez bankacılığı 0’nci yüzyılın başlangıcında ortaya çıkmış nispeten eni bir gelişmedir.
• Merkez bankasının üstlendiği fonksiyonlar ülkeden ülkeye farklılık göstermesine karşın modern bir merkez bankasının üstlendiği üç temel fonksiyon öz konusudur: Para piyasalarında istikrarın sağlanması bankaların bankası ve likitidenin on kaynağı olma devletin bankacılığını yapma.
Merkez bankasının ülkedeki para miktarını kontrol edebilmek için kullanabileceği araçların neler olduğunu ve bunları asıl kullanabileceğini açıklayabilmek
• Merkez bankalarının ülkedeki para miktarını kontrol edebilmek amacıyla kullanabilecekleri üç adet genel araç söz konusudur: Zorunlu rezerv oranları reeskont oranı ve açık piyasa işlemleri.
Bu araçlar içerisinde en esnek olanı ve günümüz merkez bankalarının en etkin şekilde kullandıkları araç açık piyasa işlemleridir.